Duyu Bütünleme Terapisi
Duyu Bütünleme, bebeğin ve çocuğun duyu organları yoluyla kendi vücudundan ve çevresinden gelen duyusal bilgileri (dokunmanın, hareketin, vücut duruşunun, koklamanın, tatmanın, hissetmenin, duymanın ve görmenin) hissetme, anlama ve organize etme becerisidir. Beyin ve omurilikten oluşan merkezi sinir sisteminin gelişebilmesi için tüm duyulardan gelen bilgilere ve bunların arasında ilişki kurmaya ihtiyaç vardır. Bütün fonksiyonlar bir bütünlük gösterdiğinde denge, beden hareketleri yüksek derecede uyumlu olduğunda, öğrenme kolaylaşacak ve uyumlu davranışlar doğal olarak ortaya çıkacaktır.
Duyu bütünleme bozukluğunda ise, çevremizden ve vücudumuzdan gelen bilgilerin bir araya getirilmesinde ve bir bütün oluşturulmasında zorluk yaşanır. Eğer çocuk temel duyusal sistemlerden gelen bilgiyi organize etmede zorluk yaşıyorsa, problemler genelde zayıf denge reaksiyonları, mekan ile etkileşime geçememe, zayıf motor planlama becerileri, dokunsal uyarana karşı savunma, zayıf vücut şeması, zayıf davranış kontrolü, duygulanımda dalgalanmalar, kısa dikkat süresi ve akademik konulardaki zorluklarla ortaya çıkar.
Duyu bütünleme terapisi ile çocuğun çevreden ve vücudundan aldığı uyarılara adaptif cevaplar oluşturabilmesine yardımcı olunmaktadır. Terapisi süresince çocuğa, çevresiyle uyum içerisinde olması, problemlerinin üstesinden gelebilmesi, mutlu, bağımsız ve anlamlı bir yaşam sürmesi için destek sunulur.
DUYU BÜTÜNLEME
Duyu Bütünleme kuramı, 1960’lı yıllarda Jean Ayres tarafından geliştirilmiştir. Bir psikolog ve Ergoterapist olan Ayres, bu teori ile uzun yıllar çalıştığı gelişim bozukluğu gösteren çocukların ve ergenlerin duyusal mekanizmaları ile davranış ve nörolojik gelişimleri arasındaki ilişkileri açıklamaya çalışmıştır.
Duyu Bütünleme, genel olarak bebeğin ve çocuğun duyu organları yoluyla kendi vücudundan ve çevresinden gelen duyusal bilgileri (dokunmanın, hareketin, vücut duruşunun, koklamanın, tatmanın, hissetmenin, duymanın ve görmenin) hissetme, anlama ve organize etme becerisidir. Çevredeki uyaranlarla ilişkili duyu organları ile algılanan bilgiler, bebeğin ve çocuğun beyin gelişimi için büyük önem taşır. Beyin ve omurilikten oluşan merkezi sinir sisteminin gelişebilmesi için tüm duyulardan gelen bilgilere ve bunların arasında ilişki kurmaya ihtiyaç vardır. Bir başka deyişle duyu bütünlemenin anlamı, sinir sistemi ve beynin yönetimini arttırmasıdır. Bütün fonksiyonlar bir bütünlük gösterdiğinde denge, beden hareketleri yüksek derecede uyumlu olduğunda, öğrenme kolaylaşacak ve uyumlu davranışlar doğal olarak ortaya çıkacaktır. Duyusal bütünlük sosyo-duygusal gelişim, davranış kontrolü, dil gelişimi ve öğrenme için temel oluşturur.
Bebekler, çocuklar kendi duyu ve hareket sistemlerinden bilgileri alabilmeli ve otomatik olarak uygun hareket yeteneği kazanabilmelidirler. Vücutları çevreyle iletişimde, haberdar ve rahat olmalıdır; vücutlarına nasıl ve nerede dokunulduğu konusunda güvende ve bilgi sahibi olmalıdırlar. Öğretilmeden ve anlatılmadan, ne tür konulara dikkat etmek ve neleri umursamamak konusunda da bilgi sahibi olmalıdırlar.
Vücudumuza duyusal bilgi sağlayan duyu organları kas, vestibüler uyarım sağlayan kulak içindeki hareket reseptörü, burun, dil, deri üzerindeki reseptörler, kulaklar ve gözlerdir. Duyusal sistemimiz 7 farklı duyudan oluşur:
1. Taktil
2. Vestibüler
3. Proprioseptif
4. Görme
5. İşitme
6. Koklama
7. Tatma
Dünya hakkında edindiğimiz bütün bilgiler bize duyusal sistemimiz aracılığı ile gelir. Hepimiz tat, koku, görüntü ve sesle ilgili duyuları iyi tanıdığımız halde, çoğumuz sinir sistemimizin dokunma, hareket, yerçekimi kuvveti ve vücut pozisyonunu da hissettiğinin farkında değiliz. Çoğu duyusal sürecimiz sinir sistemimizde bilinçsiz düzeyde gerçekleştiği için genellikle bunların farkında olmayız. Örneğin yeterince iyi duyamayan ya da göremeyenler açısından hayatın ne denli zor olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz, ama dokunma duyularından ya da hareket sistemlerinden aldıkları verileri algılayamayanlar için hayatın ne kadar zor olduğunu anlamakta güçlük çekeriz.
Öğrenmek için tek bir duyudan alınan mesaj yeterli değildir. Her an beyine sayısız duyusal bilgi girer ve beyin duyuları sıraya sokar, yerleştirir. Tıpkı hareket eden arabaların düzenini sağlayan trafik polisi gibi… Eğer duyular doğru şekilde organize olursa, beyin bu duyuları algılamada, davranışta ve öğrenmede kullanabilir. Eğer duyular organize olamazsa yaşam karışmış bir trafiğe benzer. Öğrenmek için bütün duyularımızı kullanarak algılamaya ve algılanan mesajlar arasında ilişki kurmaya ihtiyaç vardır. Örneğin dokunma duyusu ile alınan mesajlar; görmeye, görme duyusu ile alınan mesajlar, dengeye ve vücudun farkında olunmasına, bu da öğrenmenin gerçekleştirilmesine yardımcı olur.
Duyu Bütünleme, anne karnındayken başlar ve özellikle erken çocukluk yaşlarında hızlı bir şekilde gelişir. Bu süreç yaşam boyunca devam eder. Fakat duyusal sistemimizin temelleri 0 – 6 yaş aralığında belirlenir. Çünkü sinir sistemin bağlantıları bu yaş aralığında şekillenir. Bu sebeple erken müdahale çok önemlidir.
DUYUSAL SİSTEMLER
Taktil sistem
Taktil sistem, dokunma duyumuzdur. Dünya hakkındaki ilk bilgileri bu sistem aracılığıyla alırız. Taktil bilgiler uygun şekilde işlendiğinde kendimizi güvende hisseder ve karşılığında sevdiklerimizle sağlıklı bağlar kurarız. Taktil sistem sosyal ve duygusal gelişim için önem taşır.
Taktil sistem iki alt sistemden oluşur: Ayırt edici sistem ve koruyucu sistem. Ayırt edici sistem bize neremize dokunulduğu ve bize neyin dokunduğu hakkında bilgi verir. Doğru ayırt edicilik, duyusal savunma eksikliği olmaksızın duyusal verileri kayıt etmemizi sağlar. Koruyucu sistem ise, tehlikeli nesne ve durumlarla karşılaştığımızda bizi uyarır ve tüm vücudu içeren kaygı, korku ve kavga şeklinde tepkileri yönlendirir. Tüm bu tepkiler hiyerarşik bir süreç içinde oluşur. Ayırt edici ve koruyucu sistemler bilginin yorumlanması kadar hayatta kalma açısından da son derece önemlidirler. Taktil sistemin etkili şekilde işleyebilmesi, koruyucu ve ayırt edici sistemlerin bilgiyi doğru şekilde algılaması ve uyum içinde çalışmasına bağlıdır.
Taktil sistemi uygun işlev göstermeyen çocukların temel ince motor becerileri öğrenmesi güçtür; çünkü beslenme, giyinme, yazma ve diğer motor becerilerin gelişimi için beyin tarafından alınması gereken ‘geri bildirim’, ayırt etme sistemi üzerinden alınır. Ayrıca, bu tür bozuklukları olan çocuklarda konuşma ve ses çıkarma güçlükleri olabilir; çünkü bu çocuklar ağız ve yüz çevresindeki dokunma alıcılarından yeterli bilgi alamamaktadırlar. Doğru görsel algılama ve temel kavramların gelişimi için de doğru ayırt edici bilgiye gerek vardır.
Gündelik hayat içerisinde anne babalar çocukta bulunan taktil hassasiyet sebebiyle birçok sorun yaşayabilir. Örneğin, normal bir duyu bütünlüğüne sahip olan çocuk, okula giderken annesinin üstünü giydirmesine ve saçını taramasına hoşlanmasa da tahammül edebilir. Olgunlaşan nörolojik sistemi savaş ya da kaç tepkisini bastırmasına izin verir. Oysa duyu bütünleme bozukluğu yaşayan bir çocuk, annesi üstünü giydirmeye veya saçını taramaya çalıştığında bundan rahatsızlık duyar ve kaçınır. Annesini kendinden uzaklaştırır ve ağlayarak, “Canımı acıtıyorsun!” der. Bu durum da koruyucu sistemdeki işlevsel bozukluğa bir örnektir. Çocuk dokunmaya karşı tepkiseldir ve dokunsal uyarılara “savaş ya da kaç” tepkisi verir.
Vestibüler Sistem
Vestibüler sistem, hareket ve denge duyumuzdur. Ayrıca tüm sinir sisteminin akışını denetler ve onu diğer duyusal girdilere hazırlar.
Vestibüler girdiler hareket edip etmediğimiz, ne denli hızlı hareket ettiğimiz ve ne yöne gittiğimiz konusunda bize bilgi sağlar. Ayaklarımızın yere sağlamca bastığı bilgisi yoluyla güvenlik duygusu verir. Aynı zamanda görsel bilgi, özellikle bizim ve çevredeki diğer objelerin birbiriyle ilişkisini kavramamıza yardımcı olur. Vestibüler sistem yoluyla dünya ile iletişimimizi geliştirebilir ve sağ- sol, alt- üst gibi kavramları öğrenebiliriz.
Uygun kas şekil ve hareketleri etkin şekilde hareket etmemizi sağlar ve gün içinde değişik uygun hareket biçimlerini bulmamıza yardımcı olur. Hareketin etkinliği anlamında bir örnek, objelerin gözlerle izlenmesidir. Bu yetenek okuma ve yazma gibi temel akademik özelliklerin kazanılması için temeldir. Vücudun değişik parçalarının uyum içinde hareket ettirilmesi de bir diğer önemli yetenektir. Örneğin yazı yazmak, omuz ve bilek arasında uygun hareketler yapılmasına bağlıdır.
Vestibüler sistemle ilgili bir başka önemli yetenek, çift taraflı koordinasyon ya da vücudun her iki tarafının da kullanılmasıdır. Bu yetenek bisiklet sürme, ip atlama, piyano çalma gibi karışık şeyler yapılmasına imkân verir. İki taraflı koordinasyon, el baskınlığı (sağlaklık-solaklık) tam olarak oluşmamışsa sınırlanabilir. Vestibüler bilgileri etkin şekilde işleyemeyen çocuklar el baskınlığını geç edinebilirler; öyle ki bu çocuklar vücudun baskın olmayan bölümünü algılayamayabilir (yok sayma) ya da uygun el baskınlığı oluşturamayabilirler. Her iki eksiklik de birçok temel işin yapılmasında güçlüklere neden olur.
Vestibüler sistem bozuklukları olan çocukların günlük yaşamın birçok alanında problemler yaşaması muhtemeldir. Sekans ve zamanlama isteyen konularda koordinasyon ve beceri eksiklikleri görülür. Bazı zamanlar görsel bilgileri doğru şekilde algılamakta sorun yaşarlar. Zayıf hafızaları olabilir ve birçok temel akademik bilgiyi ezberlemekte yavaş kalabilirler. Gezi ya da hareketin kısalığından bağımsız olarak hareket hastalığı çekebilir ya da hareket ne kadar zor olursa olsun yorulmaları zaman alabilir. Vücutlarını koordinasyon ve yumuşak hareketlerle hareket ettirmelerini gerektiren fiziksel aktiviteler ya da deneyimlere katılma konusunda genellikle isteksizlik gösterirler.
Bisiklet kullanmaya yeni başlayan bir çocuk, normal bir duyusal entegrasyona sahip ise, bisikletini ilk kullanmaya başladığında sıklıkla düşer fakat zamanla dengesini sağlar ve ağırlık aktarımını ayarlamayı öğrenir. Duyusal entengrasyon bozukluğu yaşayan bir çocuk ise her gün pratik yapmasına rağmen bisikletini bir türlü doğru kullanamaz. Sürekli olarak dengesini kaybeder, düştüğünü hissetse bile kendini dururamaz çünkü geçmiş vaziyet düzeltme fonksiyonları etkin halde değildir.
Vestibüler sistemin yanlış işlemesi ve bununla birlikte gelişen denge bozukluğu ve diğer semptomlar sosyal etkileşimi de etkiler. Okul gezilerinde dağ tırmanma gibi aktivitelerde çocuk uzakta durmayı tercih eder, arkadaşlarının ısrarlarıyla aktiviteyi denese bile başaramayınca sinirlenir ve oyunu çok sıkıcı bulduğunu belirterek oyun alanından uzaklaşıp yalnız kalmayı tercih eder. Bunun sonucunda çocukta derin bir özgüven eksikliği ve mutsuzluk gözlenebilir.
Proprioseptif Sistem
Proprioseptif sistem, ilk oluşan sistemlerden biridir. Bu sistem, kaslardan, eklemlerden ve tendonlardan bilgi sağlayarak kişiye vücut algısı ve vücut kısımlarının pozisyonuyla, hareketin entegrasyonu doğrultusunda bilgileri iletir. Problem durumunda bedeni hissetme onu mekân içerisinde konumlandırma olumsuz etkilenir.
Proprioseptif sistem; kişiye çevreye adapte olma ve çevreyle etkileşimi öğrenmek için gereken adımları kazandırır.
Proprioseptif algı, vücudun ve vücut bölümlerinin uzamsal oryantasyonları, hareket zamanlamaları, kasların gerilme anında ne kadar zorlandığı ve ne kadar hızla gerildiği hakkında bizi bilgilendirir. Hareket esnasında kas-eklem ve beyin birbirine uzaysal-mekânsal-zamansal uyum için bilgiler aktarırlar. Bu bilgilerin entegrasyonu ile beden duruşu, beceri ve güç gerektiren aktiviteleri gerçekleştirebiliriz.
Vücudundan yeterince haberdar olmayan çocuk, daha çok görsel bilgilere dayanır, kollarını, ayaklarını göremeden uygun hareket edemez. Bu bilgiler olmadan uzaydaki konumundan habersiz olacak; giyinmekte, arabaya binip inmekte bile sıkıntı yaşayacaktır, hatta oturduğu sandalyeden bile düşecektir.
Bedeninden yeterince haberdar olmayan çocuk, objelere göre konumunu bilemeyecek, ne kadar güç harcayacağını ayarlayamayacak, sıklıkla kaza yapacaktır. Zayıf motor kontrolü olacaktır; çünkü ellerinin, parmaklarının farkına varamayacak ve elindeki materyali tam olarak hissedemeyecektir. Kalemi ya çok sıkacak ya da hiç bastırmayacaktır. Genelde “pasaklı/düzensiz çocuk” olarak adlandırılacaktır.
Bu sistem, neredeyse sadece motorik akışlarla ilgilidir. Tabii ki dokunma duyusu ve basıncın algılanması ile de ilişkilidir. Yine küçük beyin yani serebellum üzerinden koordinasyonu ve hareketlerin uyumlu biçimde yapılmasını sağlar. Motorik planlama için şarttır. Gerçekleşen hareketlerin geri bildirimleri duruş ve hareket sırasındaki güven duygusunu oluşturur. Proprioseptif geri bildirimler kaslardaki reseptörlerden gelir ve deri ve eklem reseptörlerinin yardımı ile alınır.
Bu sistem duyusal entegrasyon tedavisi, motorik gelişim ve bozuklukların tedavisi için çok önemlidir. ‘Altıncı his’ olarak tanımlandığı da olur. Kısaca fonksiyonları:
Normal bir duyusal entegrasyona sahip bir çocuk yatağından kalkar, giyinir, okula gider, bahçede oynar ve annesiyle dolaşmaya çıkar. Kendisi ve yaşadığı dünya hakkında iyi hisseder. Güvenlik duygusu, vücudundan gelen güvenilir mesajlardan kaynaklanır. Vücudunu kolaylıkla yönlendirebilir ve bu yeteneği ona gün boyunca güven verir. Duyusal entegrasyon bozukluğu yaşayan çocuk için ise neredeyse yaptığı her şey- yataktan kalkmak, giyinmek, okula gitmek, derslerini yapmak, oyun alanında oynamak ve annesiyle dolaşmaya çıkmak – çaba gerektirir. Yaşadığı dünya içinde kendini iyi hissetmez. Güvensizlik hissi, istediği gibi hareket etmeyen vücudundan gelen mesajlardan kaynaklanır. Kendine güveni azdır. Okulda spor dersinde yapılan egzersizleri ele alalım. Spor öğretmenleri öğrencilerin ısınma hareketi yapmalarını istiyor. Öğretmen, “gözlerinizi kapatın ve bir kolunuzu tavana doğru esnetin. Şimdi indirin ve diğerini yukarı doğru esnetin.” diyor. Duyusal entegrasyon bozukluğu yaşayan çocuk yapılan ısınma egzersizi boyunca gözlerini açık tutar. Kalkıp kalkmadığından emin olmak için sağ koluna bakar. Öğretmeni diğer kolunu esnetmesini söylediği zaman, ne yaptıklarını görmek için diğer arkadaşlarına bakar. Arkadaşlarını taklit etmeye çalışırken kafası karışır. Sol kolunu kaldırması gerekirken sağ kolunu kaldırır.
İşitsel Sistem
İşitsel uyaranları bütünleme güçlüğü olan bir çocuk, duyduğu seslere ya çok az ya da aşırı tepkiler verebilir. Örneğin; kalabalık bir alışveriş merkezinde bizim rahatlıkla dayanabileceğimiz seslere ağlayarak, bağırarak ya da sakinleşemeyerek aşırı tepki verebilir. İşitsel uyaranları bütünleme güçlüğü tam tersi biçimlerde de ortaya çıkabilir. Örneğin elektrik süpürgesinin sesi sorunlu çocuğa çok çekici ve ilginç gelebilir; o kadar ki süpürgenin sesinin bitmemesini ister ve süpürge kapandığında aşırı ve sert tepkiler verebilir.
Bozukluklar içinde;
Bozukluk durumunda işitsel biçimleri ve harf seslerini ayırt etmeyi, yerini belirlemeyi, bir yere yerleştirmeyi ve yeniden oluşturmayı zorlukla gerçekleştirebilirler. Mekân yöneliminde ve matematikte, konuşurken, bazen konuşulanı anlama, okuma-yazmayı öğrenme sürecinde ve imlâda sorunlarla karşılaşırlar.
İşitsel süreç çocuğun sınıf içindeki performansında çok önemli rol oynar. Duyma işlevinde zorlukları olan çocuk, dikkatsizlik ve karışıklık durumları yaşayabilir. Sesin geldiği yöne tepki vermekte zorlanabilir. Çocuk arka fon sesleri bastıramayabilir. Hatırlamak ve ard arda gelen uyarı yönlerini bulmak için çaba ve konsantrasyonda yetersizlik gösterir.
İyi bir işitsel süreç, dil gelişiminin yapılanmasında da önemli bir rol oynar.
Bebekler ani seslere veya annesinin sesine tepki verirler. Bu sesleri tehdit edici olarak yorumlamalarına rağmen çocuk olgunlaştıkça sesleri, kelimeleri yorumlayabilir ve tepkileri daha yerinde olur. Daha seçici tepkiler verirler ve etraflarındaki ilgisiz sesleri bastırabilirler. Bu, onun alıcı ve ifade edici dil becerilerinin gelişimi için temeldir.
Görsel Sistem
Göz kontrolü, “düzgün ve koordinatif göz hareketleri ile objeleri ve çevredeki insanları takip edebilme” olarak açıklanabilir. Kontrollü göz hareketleri; objeleri bulmak, hareketli objeleri izlemek, göz kontağı kurabilmek, odaklanabilmek, el-göz koordinasyonunu sağlamak için gereklidir.
Eksikliği durumunda biçim sabitliği ve mekân algılamasında özellikle problem gözlenir. Sonucunda çocuklar bedenlerinin mekân içinde konumlarını anlamada, bedenleri ile nesneler ve nesnelerle nesneler arasında ilişki kurmada zorluk yaşar. Aynı işaret ve şekilleri yeni bir sıralama içinde hemen tanıyamaz. Ek olarak görsel bellek de bozuksa, bu alanda gelen bilgileri belleklerinde zorlukla tutabilirler. Beden şeması ve yönelim bozuklukları, çarpıtmalar, tersine çevirmeler, boş bırakmalar görülür. Harfler, sesler, rakamlar yavaş öğrenilir. Yönler, yerleştirmeler ve sıralamalar yetersiz kavranır.
Zayıf göz kontrolüne sahip çocuk, hareket eden objeyi takip etmekte güçlük yaşar. Bir başkasıyla konuşurken göz kontağı kurmakta, gördüğünü anlamlandırmada problem yaşar. Belirli bir zaman içinde, tahtadaki yazıları deftere geçirmekte, okurken sırayı takip etmekte zorlanır. Daha iyi göz kontrolü sağlamak için gözlerini kâğıda çok yaklaştırabilir. Aynı zamanda derinlik algılamasında da problem yaşayabilirler.
Hareketli aktivitelerde (emekleme, birine veya objeye ulaşmak için yürüme gibi) göz kontrolünü tam olarak sağlayamazlar. Örneğin, top atıp-tutarken, oyuncaklarla oynarken veya eşyaları kullanmaya çalışırken güçlük çeker.
DUYU BÜTÜNLEME BOZUKLUĞU
Duyu bütünleme bozukluğu, çevremizden ve vücudumuzdan gelen bilgilerin bir araya getirilmesinde ve bir bütün oluşturulmasında zorluk yaşanmasıdır. Örneğin, portakalın pütürlü ve sulu yapısı, ağırlığı, kokusu ve tadı portakalı gördüğünüzde kendiliğinden aklınıza gelir. Çünkü daha önce bu bilgileri diğer duyularınızı kullanarak; rengini görerek, lezzetini tadarak, pütürlü kabuğuna dokunarak tanımıştınız. Ancak duyu bütünleme probleminin söz konusu olduğu durumlarda bu kendiliğinden sağlanamaz. Portakal ile ilgili tüm bu bilgiler bir trafik sıkışıklığında tıkanmış ve yerine ulaşmamış taşıtlar gibidir.
Eğer bir çocuk temel duyusal sistemlerden gelen bilgiyi organize etmede zorluk yaşıyorsa, problemler genelde zayıf denge reaksiyonları, mekan ile etkileşime geçememe, zayıf motor planlama becerileri, dokunsal uyarana karşı savunma, zayıf vücut şeması, zayıf davranış kontrolü, duygulanımda dalgalanmalar, kısa dikkat süresi ve akademik konulardaki zorluklarla ortaya çıkar.
DUYU BÜTÜNLEME BOZUKLUĞUNUN NEDENLERİ
Duyu Bütünleme Bozukluğunun Nedenleri Nedir?
DUYU BÜTÜNLEME BOZUKLUĞUNUN BELİRTİLERİ
Duyu Bütünleme Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?
Öğrenme, gelişim ve davranışsal problemleri olan her çocuğun temelde duyu bütünleme sorunu olmayabilir. Ancak birtakım temel belirtiler çocukta bu tür bir sorun olduğunun anlaşılmasında ebeveynlere yardımcı olabilir. Aşağıdakiler olası göstergelerden bir kaçıdır:
Bu durum, dokunulduğunda sinirlilik ya da geri çekilme, farklı dokulardaki kumaş ya da gıdalardan kaçınma, ya da tipik bir çocuk bahçesindeki sıradan hareket aktivitelerine karşı korku duyma; saç kesimine, tırnak kesimine ve banyo rutinlerine tepki gösterme şeklinde kendini gösterebilmektedir.
Çocuğun hiç yorulma belirtisi göstermeksizin sürekli olarak hareket halinde olması veya hareketten sürekli olarak kaçınması, aşırı yavaş olması ve herhangi bir etkinlikte kolayca yorulması olarak kendini gösterebilir.
Bu durum kaba ve ince motor hareketlerde görülebilir. Bazı çocukların aşırı derecede zayıf bir denge sistemi olabilir. Motor koordinasyon gerektiren yeni bir işi öğrenmekte büyük güçlük yaşarlar. Bisiklet kullanmak, okuldaki spor etkinliklerine katılmak gibi eylemler bunlar arasında sayılabilir.
Bazı çocuklar hareket veya davranışlarının getireceği sonuçları öngöremezler. Ayrıca bir aktivite içerisinde planlama yapmada ve organize olmada yoğunlukla problem yaşarlar. Bazı çocuklar da yeni bir duruma alışmakta sorun yaşar. Bir kısmı ise başarısızlık durumunda, hayal kırıklığı, öfke ya da geri çekilme gibi tepkileri aşırı yoğunlukla sergilerler.
Bazı durumlarda, çocuklar kendilerini iyi hissetmezler. Bazı işlerde diğer çocuklara kıyasla daha çok zorlandığının farkında olabilir; ancak bunun nedenini anlayamaz. Bu çocuk tembel, canı sıkkın ya da motivasyonu yokmuş gibi görünebilir. Zamanla, zor ya da utandırıcı işlerden kaçmak için bahaneler üretmeye başlarlar. Bu gibi durumlarda çocuk sorunlu ya da inatçı gibi görünebilir.
Bazen erken dönemde dikkat çekmeyen ya da çocuğu fazla etkilemeyen sorunlar okul dönemi ile birlikte daha ciddi boyuta ulaşabilir, okulda karşılaşılan güçlükler aile ya da eğitimcinin dikkatini çekebilir.
Ayakkabısını bağlamayı öğrenememek, kalem tutmayı becerememek, kendisine verilen peş peşe komutları yerine getirememek, öğretmene dikkatini vermekte zorlanmak gibi problemler bunlar arasında sayılabilir.
Tipik olarak duyu bütünleme bozukluğu olan bir çocuk, yukarıdaki belirtilerin birkaçını gösterecektir. Yukarıda değinilen duyu algılama sorunları konunun uzmanları tarafından uygulanan “Duyu Bütünleme Terapisi” ile kontrol altına alınabilir, geliştirilebilir. Duyu bütünleme terapisi çocuğun bağımsız ve yeterli bir birey olabilmesi için alt yapı oluşturur.
DUYU BÜTÜNLEME TERAPİSİNE İHTİYAÇ DUYULAN DURUMLAR
Duyu Bütünleme Terapisi Nelere Karşı Kullanılır?